Göç Yaşayan Çocuklarda Görülebilecek Psiko-Sosyal Problemler ve Başa Çıkma Yolları

Göç, yalnız bir yer değiştirme hareketi değil aynı zamanda bir sosyo-kültürel geçiş sürecidir. Göç eden bireyler özellikle toplumsal yaşantılarında yaşadıkları bu geçiş sürecinde uyum problemleri ile karşı karşıya kalabilmekte ve akabinde ruhsal sorunlar yaşayabilmektedir. Çocuklar özelinde duruma eğildiğimizde ise aileleri ile birlikte ya da tek başlarına göç yolculuğuna maruz kaldıklarında bu kararda söz sahibi olmamaları ve gelişim çağını henüz tamamlamamış olmaları dolayısıyla çok daha riskli konumdadırlar (Polat, 2007).

Göç olgusunun çocuklar üzerinde yarattığı travmatik etkileri ve başa çıkma yöntemlerini detaylı bir şekilde incelemeden önce çocukların psikososyal gelişim süreci hakkında genel bir bilgi vermek doğru olacaktır. Erikson’a göre, kişiliğin gelişiminde birbiri ile yakından ilişkili sekiz aşama vardır. Bunların ilk üç aşaması, henüz birey olma mücadelesi veren çocuğun içsel dünyası ile sınırlıdır. 6-7 yaşlarında okul çağı ile başlayan dördüncü aşama ise, çocuğun toplumsal kimlik kazanmaya başladığı ilk aşamadır (Boyden, 2009). Çocuk bu aşamada tek başına bir şey yapamayacağını sezmeye, başkalarıyla iş birliği kurmaktan ve birlikte çalışmaktan haz aldığı için öğrenmeye, sorumluluk almaya ve işlerini organize etmeye hazır hale gelmiştir. Beşinci aşama, ortalama 13-14 yaşlarından 20-21 yaşlarına kadar süren gençlik aşamasıdır. Bu aşamada, başkalarının gözündeki kendisi ile hissettiği kendisi arasında karşılaştırıcı içsel bir araştırma yapar. Ortalama 17-21 yaşları arasında ise genç; kendi değerlerini keşfetmek ve benimsemek, ana-babadan bağımsız hale gelmek, yetişkin rolünü tasarlamak üzere uğraş verir.

Benlik gelişimini içinde yaşadığı toplum ve ait olduğu toplum arasında oluşturmaya çabalayan çocuk kendisini karmaşık bir süreç içerisinde bulur (Levels ve Dronkers, 2008). Belirtilen psiko-sosyal gelişim sürecinde aile denetimi, ailenin göçe yönelik tutumu, eğitim, sosyo-ekonomik özellikler, göçe ilişkin ekonomik, politik, sosyal ve diğer bağlamsal etkenler, göçün nedenleri, göç sırasında ve sonrasında çocuk-ebeveyn ayrılığı yaşanıp yaşanmaması gibi birçok faktör etkilidir.

Zorla yerinden edilme durumu ne yazık ki dünya üzerinde yeni bir olgu değildir. UNICEF’in Eylül 2016’da yayımlanan raporuna göre 50 milyon çocuktan 28 milyonluk ciddi bir kısım ülke içi ve ülkeler arası çatışmalar nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalmıştır. Çatışma, şiddet, doğal afet gibi insani ya da çevresel etmenlerle göç etmek durumunda kalan çocuklar aynı zamanda göç sürecinde de denizde boğulma, kötü beslenme, susuzluk, insan tacirlerinin eline düşme, kaçırılma, tecavüz ve cinayet gibi çeşitli tehlikelerle karşı karşıya kalmaktadırlar. Göç ettikleri yerde ise yabancı düşmanlığına ve ayrımcılığa maruz kalmakta, ekonomik sebeplerle çocuk işçi olarak sömürülmekte ya da erken yaşta evlenme riski altında bulunabilmekte ve düşünce-değer yargılarında olumsuz yönde değişimler yaşayabilmektedir. (UNICEF, 2016). Göç olgusu öncesi, şimdisi ve sonrası ile çocuklar üzerinde travmatik etkiler oluşturabilecek psikolojik ve davranış problemleri içinde barındırmaktadır.

Göç yaşamış çocuklarda yaygın olarak görülen psikolojik bozukluklar, Yaygın Anksiyete Bozukluğu (YAB), Travma Sonrası Stres Bozukluğu(TSSB), Dikkat Eksikliği Ve Hiperaktivite Bozuklukları ve Anti-sosyal Kişilik Bozukluğu olarak belirtilebilir.

  • Yaygın Anksiyete Bozukluğu (YAB); sürekli, aşırı ve durumla uygun olmayan bir endişe durumunun söz konusu olduğu, kişinin günlük yaşamını olumsuz yönde etkileyen ve hatta olağan yaşam etkinliklerini sürdürmesini engelleyen bir bozukluktur.
  • Travma Sonrası Stres Bozukluğu(TSSB); gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi ağır yaralanma, bireyin fiziksel bütünlüğünü tehdit eden bir durumla karşılaşması, böyle bir duruma tanık olma gibi ağır travmatik olaylardan sonra ortaya çıkabilen özgül semptomlarla kendini gösteren bir bozukluktur.
  • Dikkat Eksikliği Ve Hiperaktivite Bozuklukları; çocuklarda doğumdan itibaren var olan ve özellikle 3-4 yaşlarından sonra fark edilen yaşıtlarına ve gelişimsel dönemine kıyasla aşırı hareketlilik, yerinde duramama ve kıpır kıpır olma durumuyla birlikte dikkatin çabuk dağılması, odağı uzun süre aynı işte devam ettirememe şeklinde belirtileri olan bir bozukluktur.
  • Anti-sosyal Kişilik Bozukluğu; Suça dönük eylemler, aldatıcılık, dürtüsellik, saldırganlık, sorumsuzluk ve pişmanlık yokluğu gibi başka insanların hakkına tecavüz ve bunun sonuçlarına aldırmazlık biçiminde ortaya çıkan bir kişilik bozukluğudur (APA, 2014).

    Bu bozuklukların yanında arkadaş ilişkilerinde problemler, düşük benlik saygısı, düşük yaşam doyumu, okul başarısızlığına bağlı problemler, suça ve şiddete eğilim ile madde kullanımı gibi sosyal yaşantısını olumsuz etkileyen durumlar yer almaktadır (Kızmaz ve Bilgin, 2010).

Göç yaşamış çocuklarda görülme riski yüksek psiko-sosyal problemlerin tespit edilmesinde ve çocuğun iyilik halini arttırıcı yönde gelişiminin desteklenmesinde ebeveynler ve/ya öğretmenlere büyük rol düşmektedir. Böylesi tepkiler karşısında ebeveyn ve öğretmenlerin öncelikle bir uzmana danışması önemlidir. Fakat çocuğun psikolojik destek alması desteklenirken ebeveynlerinde bu süreçte çocuklarının yanında olmasının olumlu etkileri olacaktır.

Peki çocuklarda gözlemlediğimiz bu psiko-sosyal problemlerle başa çıkabilmek adına neler yapabiliriz?
Ebeveyn/Bakım Verenler Tarafından Yapılabilecekler
Göç yaşamış olan çocukların ebeveynleri ile olumlu duygusal iletişimlere her zamankinden daha fazla ihtiyacı vardır. Bu nedenle ebeveynlerin öncelikle kendi travmalarının farkında olması ve çözümlemeye çalışması, gerekli durumlarda destek alması gerekmektedir. Kendi travmalarıyla uygun bir şekilde başa çıkmayı öğrenen ebeveynlerin çocuklarına yaklaşım biçimleri ve model olma tarzları daha olumlu olacaktır (Ajducović, 1998).

Ebeveynlere öneriler;

  • Göç durumuyla ilgili karşılıklı duygu paylaşımında bulunabilir, sabırlı, ilgili ve esnek davranabilirsiniz.
  • Basit ve yapılandırılmış görevler verebilir, ufak sorumluluklar almalarına fırsat tanıyabilirsiniz.
  • Gündelik faaliyetlere katılmalarını ve spor yapmalarını teşvik edebilirsiniz.
  • Oyun oynamalarını teşvik edip birlikte zaman geçirebilirsiniz.
  • Öğretmen, aile ve arkadaşlarıyla duygularını paylaşmalarına ve ifade etmelerine yardım edebilirsiniz.
  • Göç durumunun oluşturduğu belirsizliği en aza indirgemek için ailecek günlük rutinler oluşturabilir ve bu rutinlerin oluşmasında çocuklara söz hakkı verebilirsiniz.
  • Göçün olumsuz etkilerini ve medya kanallarında ki olumsuz haberleri çocuğun yanında konuşmamaya dikkat edebilirsiniz.
  • Çocuğun göç durumu hakkında sorduğu soruları geçiştirmeden uygun bir şekilde açıklayabilirsiniz.
  • Göç sonrası çocuğunuzda ve/ya kendinizde ortaya çıkan olumsuz etkileri azaltmak için psiko-sosyal destek alabilirsiniz.

Farklı Kurum ve Kuruluş Personelleri Tarafından Yapılabilecekler
Göçmen çocuklarda karşılaşılabilecek problemlerin temelinde ailenin göç ettiği yeni ortamda karşı karşıya geldiği ekonomik, sosyal ve psikolojik sıkıntılar yatmaktadır. Bu süreçte göçmen çocukların ailelerinin sosyo-ekonomik düzeylerinin iyileştirilmesi, toplumsal uyumlarını güçlendirecek ve yerel halkın göç üzerindeki farkındalıklarını arttıracak çalışmaların yürütülmesi, çocukların okula gitmelerinin sağlanması, kimsesizlerin yetiştirme yurtlarına yerleştirilmesi, sokaktan eve geçiş sürecinde rehabilitasyon programlarına yer verilmesi, çocukların ruhsal açıdan desteklenmesi ve korunması gerekmektedir. Bu kapsamda Kamu Ve Sivil Toplum Kuruluşlarının göçmen bireylerin sahip olduğu kimlik, barınma, sağlık ve eğitim gibi temel yaşam haklarına erişimleri noktasında tespit ve yönlendirme sorumlulukları bulunmaktadır.

Okul İdaresi ve Öğretmenler Tarafından Yapabilecekler
Çocukların yeni yaşam koşulları nedeniyle ortaya çıkan söz konusu zorlukları aşmasına yardım eden bir araca, desteğe ve rehabilitasyona ihtiyacı vardır. Okullar, mülteci çocukların sorunları ve ruh sağlığı problemlerinin en iyi gözlenebildiği, yardım servislerine ulaşmaya sevk edilen ve topluluk içerisinde uygun koşullar sağlandığı sürece uyumun ve ait olma duygusunun daha kolay kazanılabildiği kurumlardır (Fazel, Doll ve Stein, 2009).

Okul İdaresi ve Öğretmenlere öneriler;

  • Okullarda uyum sürecinde göçmen ve mülteci çocukların farklı düzeylerde dışlanma ve ayrımcılığa uğramalarını önleyici çalışmalar yürütebilir.
  • Eğitim programlarını uygularken çok kültürlü eğitim yaklaşımı benimseyebilir.
  • Uyum problemleri ele alınırken çocukların kendi kültürel özellikleri ve göç sürecinin etkilerini dikkate almak fayda sağlayacaktır.
  • Okullarda verilen eğitimde çocuklardaki öğrenme problemlerinin göç sürecinden kaynaklı olup olmadığı konusunda tespit ve yönlendirme çalışmaları yapılmalıdır.
  • Yerel dili öğrenmiş olmak çocuğun okul ve akranları ile uyumunu hızlandıracağı için okullarda çocukların eğitim dışında dil kazanımlarını destekleyecek çalışmalar yürütülebilir.

Mülteciler Derneği
Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Birimi

Kaynakça:

  • Ajdukovic, M. (1998). Displaced adolescents in Croatia: Sources of stress and posttraumatic stress reaction. Adolescence, 33(129), 209.
  • APA. (2014). DSM-5 TM tanı ölçütleri ve başvuru elkitabı (K. Ertuğrul, Çev.) Ankara: HYB Yayıncılık.
  • Boyden, J. (2009). “What Place The Politics Of Compassion In Education Surrounding Non-citizen Children?”. Educational Rewiew, 61, 256-276.
  • Fazel, M., Doll, H., & Stein, A. (2009). A school-based mental health intervention for refugee children: An exploratory study. Clinical Child Psychology and Psychiatry, 14(2), 297-309.
  • Kavakçı, Ö, Yılmaz, N., Yelboğa, Z. (2019). Akut Stres Bozukluğu. A. T. Aker, O. Taycan, F. Çelik. (Eds.). (2019). Travma ve stresörle ilişkili bozukluklar içinde (1-35). Ankara: Türkiye Psikiyatri Derneği Yayınları.
  • Kızmaz Z. ve Bilgin R. (2010). “Sokakta Yaşayan/Çalışan Çocuklar Ve Suç:Diyarbakır Örneği”. Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 9(32), 269-311.
  • Levels, M.,& Dronkers, J. (2008). “Educational Performance Of Native And Immigrant Children From Various Countries Of Orijin”. Ethnic and Racial Studies, 31, 1404-1425.
  • Nicolai, S. (2003). Education in Emergencies.London: Save The Children.
  • Polat, G. (2007). “İç Göçün Çocuk Ruh Sağlığına Etkisi Ve Sosyal Hizmet Müdahalesi”. Toplum ve Sosyal Hizmet Dergisi, 18(1), 89-106.
  • Stuecker, J. (2006). Education of Refeguees. US: Parent Information Resource Center Program.
  • UNICEF (2016). Köklerinden Koparılanlar Raporu. http://www.un.org.tr/unicef-dunya-da-koklerinden-koparilmis-neredeyse-50-milyon-cocuk-var/ Erişim Tarihi: 26.06.2020